Kayıtlar

Var Eden etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

BEKLEMEK

Her birimiz bir şeyler bekliyoruz. Çocuk doğar anneden sevgi, babadan şefkat bekler.  Biraz büyür çevresinden ilgi bekler. Kardeşleri olur, kardeşlerinden kardeşlik bekler. Öğrenci olur, öğretmeninden 'aferin' bekler. Çalışır, patronundan 'hak'kını bekler. Vatandaşı olduğu ülkesinden adalet bekler. Sevgilisinden sevilmeyi bekler. Çocukları olur, çocuklarından saygı bekler. Dua eder, Var Eden'e 'kabul' bekler. Yola girer yolun bitimini bekler. Yoldaşı olur, yolun yoldaşından yoldaşlık bekler. Tohum eker, yeşermesini bekler. Geçmiş negatif, bugün negatif ise pozitif için yarını bekler. Her yaşamın bilinmez bir süresi olduğunu bilir, sürenin hitamını bekler. Beklemek... Beklemek... Beklemek... Hayat koşturmacasında hep bir şeyleri bekler buluyoruz kendimizi. Aslında beklemek; hayata tutunmamızı tetikliyor. Bir de beklemeyi eğlenceli hale getirip pozitif olarak, isteyerek yapabiliyorsak bu bekleyiş anın hamurunda yoğrulup insani yönümüzü geliştiriyor,değiştiriyo...

HEPİMİZİN YARDIMA İHTİYACI VAR

Yardım;  Bazen ekmek alamayan birine ekmek almaktır. Bazen su bulamayan bir hayvana su koymaktır. Bazen yaralı bir hayvanın yarasını sarmaktır. Bazen sudan çıkmış balığı suya salmaktır. Bazen poşet taşıyan yaşlı teyzenin poşetlerini taşımaktır. Bazen işsiz birine iş bulmaktır. Bazen yolda kalmış olanın yoluna devam etmesini sağlamaktır. Bazen anlayamayan öğrenciye anlayıncaya kadar anlatmaktır. Bazen ders anlatmaya çalışan öğretmenin dersinde ders dışı hareketlerde bulunmamaktır. Bazen annenin ev işlerinin bir kısmını üstlenmektir. Bazen engelli birini karşıdan karşıya geçirmektir. Bazen konuşup rahatlamak isteyenleri dinlemektir. Bazen yakını vefat etmiş birini teselli etmektir. Bazen hasta olan birinin sıhhatini sormaktır. Bazen yürümeye çalışan çocuğu yürütmektir. Bazen yoldan çıkmış birini yola koymaktır. Bazen susamış bir çiçeğe su vermektir. Bazen soru sorana doğru cevap vermektir. Bazen görünen kıvılcımı söndürmektir. Bazen kimsesizlere kimse olmaktır. Bazen yetimlerin başın...

ÖLÜM

Ölüm; bir organizmayı ayakta tutan tüm biyolojik işlevlerin geri döndürülemez bir şekilde sona ermesidir. Evlerinin önünde duvara yaslanmış olarak duran 8 yaşındaki çocuğun bir önceki akşam römorktan düşmesi sonucu hastaneye kaldırılan arkadaşı komşu oğlunun ölüm haberi ile duvardan yere doğru yerçekimi kuvvetine teslim olmuştu. 8 dakika sonra 8 yaş büyük kuzeninin ölüm haberi 8 dakika hareketsiz kalmasını beraberinde getirdi. İlk defa ölümü çok yakından hissediyordu. Artık arkadaşı komşu oğlu ve kuzeni yoktu. Bir daha olmayacaktı. Film şeridi gibi hatıralar göz önünden geçiyordu. Römork 1.5 metre. 1.5 metreden düşme ile ölümün gerçekleşmesini bağdaştıramadı. Düşünceler derinleşti. Bulmuş gibiydi. Her insan dünyaya doğduğu anda bir gün öleceği kesindi. Aradaki yaşam; imtihan. Ölümün vakti bilinmiyor. Belki 1 yaşında belki 8, belki 18, belkide 100 yaşında. 2 cenaze; kazılmış 2 mezara defnedildi. Üzerlerine toprak atıldı. Herkes gitmişti. Mezarlıkta sadece 8 yaşındaki çocuk vardı. Düşünc...

ÜŞÜYORUM

Dışarıda bilmem kaç derece sıcaklık. Gördüklerim terliyor, ben üşüyorum.  Amansız takip, inadına gökyüzü. Buram buram gül kokusu Tutunmaya çalışıyorum.  Sonsuzlukta... Üşüyorum.  Hayat diyorlar, sırat diyorlar. Eldivenler elimde Bir titreme var bedenimde Ansızın, apansız üşüyorum.  Temizdi niyetim. Zerrece şüphem yok. Var Eden'deni bekliyorum. Giydim tekamül gömleğini Halimde şükür, üşüyorum  Ağızsız, dilsiz, sessiz bir düş Gülümsüyor mor fırtına Eflatun bir zelzele yer sallıyor Alabildiğine üşüyorum.  Düşünmeye ramak kalmışken Ay yıldızla resim çiziyor. Her taraf kırmızı  Duvarlar şeffaf Sükune erdi bedenim Üşüyorum.  Ne dağ kaldı ne deniz Ne karınca ne bülbül Ne güneş ne galaksi Ne lale ne gül Uyandım Üşüyorum.  Unuttum üşümeyi Hatırladım bir an Silindi tekrardan Kalmadı başka bir şey Üşüyorum. 

BEYNİMİZ

Var Eden'in bize bahşettiği mükemmel organımız; beyin. İçinde 100 milyar sinir hücresi bulundurmakla birlikte aldığımız oksijenin dörte birini, vücuda giren besinlerinde en az beşte birini harcayan beyin; toplam vücut ağırlığımızın sadece yüzde ikisini teşkil ediyor. Beynimiz hem bir depo görevi görmekle birlikte kalple de alış veriş içerisindedir. Beyin; niyetler, geçmişin arşivi, yapılacaklar listesi, bilgi arşivi, kapsamlı kütüphane vs ne ararsanız bulabileceğiniz sonsuz depo. Beyninize nasıl? sorusunu sorduğunuzda bilgi varsa bilgiyi verir, yoksa o bilgiyi kimden veya nerden alabileceğin bilgisini verir. Uyumadan önce beyninize komut verin 'şu saatte uyanacağım'. Kendinizi o saatte uyanmış bulursunuz. Takvim ajandası gibi günlük yapılacakları akşamdan listeleyip önceliklendirin. Beyniniz planınızı uygulasın. Siz gün boyu listenin tamamlanmasının keyfini çıkarın. Tüm bunlar için önceliklerinizi belirlemeniz gerekiyor. Önceliklerinizde olmayan bilgileri beyinde tutmamanız...

TEŞEKKÜR VE ŞÜKÜR

Teşekkür'ün kökü; Şükür'dür. Şükre vesile olma hali. Aynı anda varlığa teşekkür, Var Eden'e Şükür. Şahsımızda, ailemizde, toplumumuzda ve yaşadığımız evrende teşekkür edeceğimiz, Var Eden'e şükür edeceğimiz öyle çok doneler var ki... Trafikte size yol verene teşekkür etmeniz, teşekkür ettiğiniz kişiye insanlık adına aidiyet duymasına vesile olur. O da kopyalama ile başkalarına teşekkür eder, kopyalama çoğaldıkça toplum aidiyeti kişilerde hazine olur. Var Eden'in bizi İnsan olarak Var etmesi O'na karşı şükür etmemizin en somut gerçeği... Nefes alıp vermemiz başlı başına şükür vesilesi... Bunları çoğaltmanın tezahürü; kaliteli yaşam kapısı. Toprak... Hava... Su... Ateş... Teşekkür ve Şükür.... Sunulanlara teşekkür... Anı yaşamaya ve ana teşekkür... Kendi hayatına teşekkür... Karşılıksız sevgiye, karşılıksız  tebessüme, karşılıksız hediyeye teşekkür... İnsanı insan yapan değerlere teşekkür...